24 Ağustos 2009 Pazartesi

ARKİLER ====BU SİTE TÜM DÜNYAYA VE DİGER DÜNYA DIŞI VARLILARIN VE BİLMEYENLERİN BİLMESİNİ SAGLAMAK AMCI İLE KURULMUŞTUR!!!

BU SİTEDE BULUNAN BİLGİLER TÜM DÜNYAYA TEHDİT ALTINDA OLDUGUMUZU AÇIKLAMAK İÇİN KURULMUŞTUR ...........ZAMAN GELİYOR ARILAR YOK OLUYOR=====

21 Haziran 2009 Pazar

VANGA'NIN KEHANETİ 2010 3. DÜNYA SAVAŞI

3. Dünya Savaşı 2010'da mı ?
Sovyetler'in çöküşünü, Prenses Diana'nın ölümü, 11 Eylül'ü bilen yaşlı kahinin son kehaneti ortaya çıktı. 'Çağımızın kahini' olarak da anılan Vanga'ya göre 2010'da dünyayı çok büyük bir savaş bekliyor.

Faciadan 20 yıl önce "Yüzyılın sonuna doğru, ağustos sıcağında Kursk sular altında kalacak ve dünya felaketi izlerken gözyaşlarını tutamayacak" demişti. O günlerde yaşlı kadının bu sözlerini duyanlar için sözler çok anlamsız gelmişti.

20 yıl sonra, Rus nükleer denizaltısı Kursk, içindeki 118 denizciye mezar olup da, ne kadar haklı olduğu ortaya çıkınca yıllar önce söylediklerini hatırlayanlar şaştı kaldı. İşte o günden sonra yaşlı kadına herkes gerçek bir kahin olarak bakmaya başladı.

Bulgaristan'ın Kozhuh dağlık bölgesinde Rupite köyünde yaşayan Vangelia Gushterova ya da kısaca Vanga'nın kehanetleri, ülkesinin sınırlarını çoktan aşmış durumda. Öyle ki, 1970'te, ABD First Ladyleri'nden Jacqueline Kennedy bile Vanga'yı görmek istemişti. Ancak dönemin komünist iktidarı bu buluşmaya izin vermemişti.

1911'de dünyaya gelen, henüz 12 yaşındayken sele kapılan ve mucizevi bir şekilde hayatta kalmayı başaran ancak o gün her iki gözü de kör olan Vanga, 1996'da hayata veda etti.

11 Eylül saldırılarını yıllar önce açıklayan Vanga "Amerikalı ikiz kardeşlere demir kuşlar saldıracak" demişti.

Prenses Diana'nın beklenmedik ani ölümü ve Sovyetler'in "perestroika" ile başlayan çöküşünü de yıllar öncesinden haber veren Vanga'nın tüm bu kehanetlerine şimdi bir yenisi eklendi.

"Çağımızın kahini" olarak da anılan Vanga'ya göre 2010'da dünyayı çok büyük bir savaş bekliyor. Asya'da, dört devlet başkanına yapılacak bir saldırının ardından çıkacak olan savaşa "Üçüncü Dünya Savaşı olabilir" diyen yaşlı kadın, başka kehanette bulunmayacağını da açıklamış.

Rusya'da yayınlanan Pravda gazetesinde yer alan haberde, Vanga'nın ayrıca kendi ölüm tarihini bildiği, kendisinden sonra Fransa'da bir kız çocuğunun doğacağını ve 10 yaşına geldiğinde "kehanet" yeteneğinin yavaş yavaş ortaya çıkacağını ve 2009'da tüm dünyanın onun adını duyacağını da söylediği belirtiliyor.

Pomak şivesiyle Bulgarca konuşan, gözleri görmeyen, yaşlı kahin Vanga, kapısını aşındıran gazetecilerle pek fazla görüşmemişti. Ancak bir keresinde "Bir insanla karşı karşıya geldiğimde, hayatı, doğduğu andan itibaren ölüm anına kadar bir film gibi zihnimde canlanıyor. İnsanlar şifa için de bana geliyorlar. Ama şifayı doktorlarda aramalılar. Asıl ilaçlar ise, yaşadıkları topraklarda yetişen bitkilerde" demişti.

10 Haziran 2009 Çarşamba

foton kuşagı

Yüksek enerjili fotonlardan oluşan büyük bir kuşak. 2012 yılında güneş sistemimiz tüm gezegenleri ile birlikte bu kuşağa girdiğinde dünyamızın ozon deliği onarılacak ve tüm yaşam 3. boyuttan 5. boyuta geçecek. İnsanların 2 sarmallı DNA'ları ikişerli olarak biraraya gelip 12 sarmallı bir DNA'ya sahip olacaklar. Bu olay sırasında tüm insanların chakra'ları açılacak ve duyuları ve algılamaları artacak. Herkes birbirinin düşüncesini okuyabilecek. Bu ilk önce kısa süren bir kaosa neden olacak fakat daha sonra herkes bir düşünce birliği halinde bir araya gelerek, önyargının, yalanın ve kötü düşüncelerin olmadığı bir ortama geçilecek. İnsanlar birbirinin auralarını görebilecekler. 12 sarmallı DNA'ya geçiş sonrası insanlarda hiçbir hastalık kalmayacak, hasta olanlar kendilerini ve birbirlerini iyileştirebilecekler. İnsanlar ölümsüz olacaklar. Ölüm olayı ise fiziksel dünya'da kalmaktan vazgeçip başka bir boyuta geçmeye karar verme şeklinde olacak. Yani, dünya'da geri kalanlar (kalmayı seçenler) ölmeye (başka boyut gitmeye) karar verenlerin ortadan bir anda kaybolduğunu görecekler. Fiziksel dünyamızda kalmayı seçen insanların ışık bedenleri olacak ve bu cennete benzeyen ışıklı dünyada çok güzel vakit geçirecekler. Fiziksel olarak 2000 yıl sürecek olan bu olay sonrasında foton kuşağı güneş sistemimizi terkedecek.
Foton kuşağı ilk kez ingiliz astronom Edmund Halley (1656-1742) yılında Pleiades takımyıldızlarını kuşatan gazımsı bir kuşak olarak gözlendi (Halley kuyruklu yıldızını da keşfeden astronom). Fredrick Wilhelm Bessel ise foton kuşağının dönüş hızını keşfetti (herbir yüzyılda 5.5 derece saniye). Jose Comas Sol Pleiades takımyıldızındaki güneş sistemlerini keşfetti. Paul Otto Hesse foton kuşağının kalınlığını saptadı (2000 ışık yılı). Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades çevresinde bir tur dönmektedir. Yani, yaklaşık olarak her 12.500 yılda bir güneş sistemimiz bu foton kuşağının içine girer. Güneş sistemimizin foton kuşağının içindeki yolculuğu 2000 sene kadar sürer. Yani, foton kuşağından çıktıktan sonra tekrar foton kuşağına girmek için 10.500 yıl geçmektedir. Bu devrelerin alt devreleri de vardır ama üst devre 206 milyon yıl sürer.

Foton kuşağının kendisinin de aurası var ve ilk aura katmanına (enerji seviyesine) 1962 yılında dünyamız (ve tüm güneş sistemimiz) girmiş durumda. Yani şu anda foton kuşağının düşük enerjili ilk kısmının içinde bulunuyoruz. Dünya'mız ikinci enerji seviyesine ise 1987 yılında girdi. 2012 yılında üçüncü enerji seviyesine girmesi sırasında 110-144 saat (5-6 gün) boyunca karanlıkta kalacağız. Üçüncü enerji seviyesine (foton kuşağının kendisinin bulunduğu esas enerjili kısım) girildiğinde ise karanlık sona erecek ve artık hiç gece olmayacak yeryüzünde. Sırasıyla yazarsak:
1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık
2. gün
: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması (buzul çağı soğuğu)
3.-4. gün
: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması, foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.
5.-6. gün
: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana foton kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).
Kısaca, foton kuşağı dünya'daki tüm yaşam için çok büyük bir faydası olan, yüksek enerjili fotonlardan oluşan devasa bir kemer. Güneş sistemimiz bu kuşağa girdiği zaman tekrar çıkması 2000 sene sürecek. Foton Kuşağı (Manaşik Halka) kendi etrafındaki dönüşünü 25.860 yılda bir tamamlamakta ve güneş sistemimiz her bir 10.500 yılda bir foton kuşağına girmekte. Foton kuşağı torus şeklinde (araba lastiği biçiminde) bir kemer ve bunun kalınlığı (çapı değil, kemerin kalınlığı) 2000 ışık yılı. Önemli bir husus elektrikli hiçbir aygıtın ise foton kuşağına girildikten sonra hiçbir şekilde çalışmaması. 2000 yıl boyunca sürecek olan safhada elektrik enerjisi ile çalışacak araca ihtiyaçta olmayacak zaten. Çünkü süperbilinç halinde olma hali ve foton enerjisi kullanabilecek teknoloji ile elektrik enerjisini kullanmaya ihtiyacımız olmayacak.
Foton kuşağı (Photon Belt) konusunda daha detaylı bilgi için Virginia Essene'nin "Galaktik İnsan" kitabını tavsiye edebiliriz

ilginç ama gerçek


Futbolcular hakeme kızdı, daha ilk yarı henüz bitmişti ki saha karıştı. Karşılaşmanın 50. dakikasında futbolcular hakemi döve döve bayılttılar.


Macaristan'ın Vas kentinde bir amatör lig maçını yöneten Jozsef Szabo isimli hakem, ev sahibi futbolcular tarafından maçın 50. dakikasında bayılana kadar dövüldü.


Nemescso-Vassurany maçı misafir takımın 3-0 üstünlüğü ile devam ederken, maçın 50. dakikasında faul vermediği gerekçesiyle evsahibi takımın savunma oyuncusu Rudolf Kiraly, hakem Jozsef Szabo'ya itiraz etti. İtirazını sürdüren Kiraly, kırmızı kartla hakem tarafından oyundan atılınca çıldırdı. Hakemi yumruklarla ve tekmelerle döverek yere yıkılmasına neden olan defans oyuncusuna diğer futbolcu arkadaşları da katılınca, hakem aldığı darbeler nedeni ile bayıldı. Diğer futbolcuların araya girmesiyle ölümden dönen Macar hakem, sedye ile soyunma odasına götürülünce maç tatil edildi.


Hakemi bayıltana kadar döven futbolcu Kiraly, ''Çok özür diliyorum, maçın 3-0 aleyhimize sürmesi nedeni ile kendimi kaybettim'' açıklamasında bulundu.

28 Nisan 2009 Salı

Sevgilisinin cinsel organini kesti


Brezilya'nın kuzeydoğusunda bir kadın, kızına tecavüz etmekle suçladığı erkek arkadaşının cinsel organını kesti.

Brezilya'nın kuzeydoğusunda bir kadın, kızına tecavüz etmekle suçladığı erkek arkadaşının cinsel organını kesti.Polis yetkilileri, 42 yaşındaki Isaias Saturnino'nun, evinde uyuduğu sırada, kız arkadaşı Maria da Silva'nın mutfak bıçağıyla cinsel organını kestiğini daha sonra da kaçtığını belirtti.Olayın ardından hastaneye kaldırılarak cinsel organı yerine dikilen Saturnino'nun durumunun iyi olduğunu kaydeden polis yetkilileri, yine de hastanede en az 2 ay gözlem altında tutulacağını söyledi.


Maria da Silva'nın şu ergenlik çağındaki kızının, Saturnino'yu, 7 yaşından beri kendisine tecavüz etmekle suçladığını belirten polis yetkilileri, ancak Saturnino hakkında bu suçtan dava açılmadığını kaydetti.Polis yetkilileri Silva'nın kendiliğinden polise teslim olmasının beklendiğini söyledi.

26 Aralık 2008 Cuma

2008'in En Popüler Haberi

2008'in en popüler haberi.

İnalmaz karşılaşma Polonya'da yaşandı.

Karısına genelevde rastlayan adamın ilk tepkisi, "Burada ne işin var?" oldu. Reuters haber ajansı bu haberi 2008 yılının en popüler haberi olarak seçti. Aynı yastığa 14 yıl baş koyan çift genelevde karşılaştı.


Kadın, kocasına ek gelir için bu işi yaptığını söyledi. Polanyalı bir koca, 14 yıllık karısını genelevde yakaladı. Polonya'da yayımlanan Super Express gazetesi, Polonyalı kocanın gittiği genelevde çalışan kadınlar arasında karısını gördüğünü yazdı.


Gazeteye konuşan koca, şaşkına döndüğünü ve kendisini rüyada zannettiğini söyledi. Super Express, genelev yakınlarındaki bir mağazada çalışan kadının kocasına ek gelir için bu işi yaptığını söylediğini kaydetti. Gazete, 14 yıldır evli çiftin boşanma aşamasında olduğunu belirtti.

01 Aralık 2008 Pazartesi

Hirsizin kimligi sasirtti


Uyurken cebinde 5 bin YTL bulunan pantolonu çaldıran adam polise başvurunca şok gerçekle karşılaştı.

Sakarya'nın Ferizli İlçesi’nde, 2 gün önce uyurken cebinde 5 bin YTL bulunan pantolonu çalınınca polise başvuran Niyazi Durmuş'u, 34 yıllık eşi Hatun Durmuş’un soyduğu ortaya çıktı. Hatun Durmuş, eşi harçlık vermediği için parasını çaldığını söyledi. Kemalpaşa Mahallesi’nde oturan 65 yaşındaki Niyazi Durmuş, polise başvurarak evine giren kişi ya da kişilerin cebinde 5 bin YTL bulunan pantolonunu alarak kaçtıkları iddiasıyla şikayetçi oldu.


Poliste ifade veren Durmuş, evde yattığı sırada elektriklerin kesildiğini, bu sırada eve giren kişi ya da kişilerin pantolonunu alıp kaçtıklarını, karanlık olması nedeniyle kaç kişi olduklarını görmediğini söyledi. Araştırma yapan polis, Niyazi Durmuş'un eşi Hatun Durmuş'un ifadesine de başvurdu. Çelişkili ifadeler veren Hatun Durmuş, daha sonra suçunu itiraf etti. Hatun Durmuş, “Eşim bana hiç para vermiyordu. Ben de evden ‘çarşıya çıkıyorum’ diye ayrıldım. Sonra geri döndüm. Eşim uyuyordu. Şalteri indirip elektrikleri kestim. Ev karanlık oldu. Cebinde 5 bin YTL bulunan pantolonunu alıp kaçtım. Ancak eşimin polise başvuracağını sanmıyordum” dedi. Harçlık vermediği için 34 yıllık eşini soyan Hatun Durmuş, sorgusunun ardından adliyeye sevkedildi.

02 Kasım 2008 Pazar

3 çocuğu da farklı erkeklerden


21 yıllık evlilikten üç çocuk sahibi oldu. Daha sonra DNA testi yaptırınca beyninden vurulmuşa döndü. Çünkü o sadece kağıt üzerinde babaydı...

Almanya'da yaşayan elektrik mühendisi bir adam, çocuklarına DNA testi yaptırarak hepsinin babalarının farklı kişiler olduğunu öğrendi.21 yıllık karısından 3 çocuk sahibi olan talihsiz baba, test sonuçlarını öğrendiğinde şok oldu.

Hemen eşinden boşanmak için mahkemeye başvuran Alman mühendis, başkalarından da olsa çocukların velayetini üstüne almak istediğini söyledi. DNA test sonuçlarının kendisini etkilemediğini söyleyen adam "Onların gerçek babası olmayabilirim. Ama bugüne kadar hepsini sevgiyle büyüttüm. Üçünü de gerçek çocuklarım gibi seviyorum. Eşimin çocuklara bakabileceğini düşünmüyorum" dedi.

20 Ekim 2008 Pazartesi

Keciyi Otomobilde Yetistiriyor


RİZELİ Fikriye Yılmaz, ahırdaki diğer hayvanların zarar vermesinden korktuğu keçi yavrusunu 1972 model Mercedes marka otomobilin içinde besliyor.

Rize'nin Pehlivantaşı Köyü'nde yaşayan 65 yaşındaki Fikriye Yılmaz, 1 günlükken aldığı ve `Mercan' adını verdiği keçi yavrusuna ahırdaki büyükbaş hayvanlar zarar verince, keçi yavrusunu oğlunun 3 yıl önce aldığı ve arızalandığı için evinin önünde park halinde bıraktığı 34 AIH 53 plakalı 1972 model Mercedes marka otomobilin içinde beslemeye başladı. Çok masraf çıkardığı için tamir ettirilmeyen otomobil böylece keçi yavrusunun ahırı oldu. 7 aydır otomobilde yaşayan keçi, konfora alışınca büyümesine rağmen ahıra girmemekte direndi. Bunun üzerine Mercan'a otomobilde bakmaya devam eden Fikriye Yılmaz, keçisine gözü gibi bakıyor, biberonla süt ve su içiriyor.

Fikriye Yılmaz, "Ahırdaki diğer hayvanlar zarar vermesin diye otomobile koydum ama şimdi otomobilden çıkmıyor. Ben de onu burada besliyorum. Yoldan gelip geçen otomobilleri seyrediyor. Onu çok seviyorum, kıyamadım ve burada kalmasına izin verdim" dedi. Yılmaz, otomobildeki keçiyi görenlerin de çok şaşırdıklarını söyledi.

09 Ekim 2008 Perşembe

Uyurken Kocasının penisini kesti



Kıskanç eş, kendisini aldatan eşini cezalandırdı!

İZMİR'in Karşıyaka İlçesi'nde kıskanç eş 54 yaşındaki N.Ş., kendisini başka kadınlarla aldattığını ve zaman zaman da bir kadın arkadaşının evinde kaldığını öğrendiği 30 yıllık eşi 54 yaşındaki A.Ş.'nin, gece uyurken penisini kesti. N.Ş. tutuklandı, tam kopmayan penisi operasyonla yerine dikilen A.Ş.'nin tedavisinin ise hastanede devam ettiği bildirildi.

Olay, dün saat 05.00 sıralarında Şemikler Semtinde meydana geldi. Ev kadını N.Ş., şoförlük yapan A.Ş.'nin başka kadınlarla ilişkisi olduğundan şüphelenip takibe başladı. Eşine hisettirmeden sürdürdüğü takibi sırasında telefon kayıtlarını inceleyen N.Ş., eşi A.Ş.'nin tanımadığı numaralarla sık sık konuştuğunu belirledi. Kendi çapındaki araştırmasını sürdüren N.Ş., eşinin başka kadınlarla ilişkisi olduğunu, zaman zaman da çalıştığını söyleyip eve gelmediği gecelerde bir kadın arkadaşlarının yanında kaldığını öğrendi.

N.Ş.'nin durumu anlatıp, yardım istediği Fransa'daki çocukları ve yakınları da girişimlerde bulunup, A.Ş. ile konuştu. N.Ş., eşine "Yaptıklarını bir bir öğrendim. Bari bundan sonra yapma" dedi. Kendisinin ve yakınlarının tüm telkinlere rağmen eşinin kadınlarla birlikte olmaya devam ettiğini öne süren N.Ş., akıllara durgunluk veren bir plan yapıp, uygulamaya koydu.


UYURKEN PENİSİNİ KESTİ


Geçen cumartesi gecesi sohbet ettiği eşine bira ve midye dolma ikram eden N.Ş., eşinin uyumasının ardından planını devreye soktu. Sabaha karşı saat 05.00 sıralarında uyanan N.Ş., uyuyan eşi A.Ş.'nin pijamasının altını ve iç çamaşırını çıkardıktan sonra penisini bıçakla kesti. Bir anda acılar içinde uyanan A.Ş., eşinin penisini kestiğini görünce fenalık geçirdi. Yaşadığı ilk şoku atlatan A.Ş., kanlar içinde yakındaki Karşıyaka Devlet Hastanesi'ne gitti.

Acil servisteki müdahale sırasında, kasığındaki kılları keserken yanlışlıkla penisini kestiğini söyleyen A.Ş., polis ekiplerinin ısrarlı soruları karşısında, eşinin saldırısına uğradığını söyledi. A.Ş.'nin ifadesi doğrultusunda evde bulunan N.Ş. gözaltına alındı. Karakolda suçunu itiraf eden N.Ş., eşinin çapkınlık yapması nedeniyle böyle bir olayı gerçekleştirdiğini söyledi. Nahide Ş., işlemlerin ardından sevk edildiği Adliyede tutuklandı.

Ege Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edilen ve bir kısmı kesilen penisi yerine dikilen A.Ş.'nin tedavisinin ise devam ettiği bildirildi.

MISIR PRAMİTLERİ

Mısır piramitleri yeryüzündeki anıt-kabirlerin en eskileri ve en büyükleridir. Bunların en haşmetlisi olan Keops Piramidi dış görünüşü ile de "Dünyanın Birinci Harikası" olma niteliğine hak kazanmıştır. Piramitler, firavunun mumyası ile hepsi birbirinden değerli eşsiz nitelikteki sanat eserlerini; kral, kraliçe, prens heykellerini de içlerinde saklıyordu ve bu eşsiz hazineleri saklamak için yapılmışlardır.



SFENKS




Mısır'da, Giza'daki üç büyük piramidin biraz doğusunda, bilinmez bir zamandan beri bu vadiyi bekleyen, gözlerini doğuya dikmiş yarı insan, yarı aslan bir heykel var: Sfenks. Ejiptologlar, Khafre piramidini Vadi Tapınağı'na bağlayan yolun bitiminde yer alan bu gizemli ve "dilsiz" yapının, M.Ö 2500 dolaylarında firavun Khafre tarafından yaptırıldığını düşünüyorlar. Oysa ne Giza'daki herhangi bir anıtta bunu destekler bir ifade var, ne de Mısır'ın herhangi bir yerinde. Sfenks'in yapıldığı tarih, Ejiptologlar ne derse desin, bilinmiyor.



GİZA PİRAMİTLERİ




Tahmini olarak M.Ö 3000 yıllarında eski krallık döneminde yapıldığı zannedilen Giza piramitleri; Keops, Kefren, Mikerinos. İsimlerini aldıkları firavunlar tarafından yaptırılmıştır. Bu üç piramit dünyadaki en büyük piramitlerdir. Mısır'ın başkenti Kahire yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında bulunmaktadırlar.

Keops Piramidinin yanında biraz daha küçük olan Kefren ve Mikerinos piramitleri bulunmaktadır. Ayrıca, içlerinde prenseslere ve firavunun en yakın yardımcılarına ait mumyaların bulunduğu beş piramit daha vardır.

Büyük Piramit de denen Keops Piramidi, M.Ö. 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısır'ın 4. Sülale devri hükümdarlarından Keops'un mezarıdır. İkinci büyük piramit, Keops'un kardeşi olan ve O öldükten sonra firavun olan Kefren'e aittir. Küçük piramit ise M.Ö. 2500'lü yıllarda hüküm süren Mikerinos'a aittir.

Piramit kimin adıyla yapıldıysa, onun mumyasının bulunduğu odaya, yılda iki kez güneş girmektedir. Doğduğu gün, tahta geçtiği gün.

Gize'deki üç piramit aralarında bir Pisagor üçgeni olacak şekilde düzenlenmişlerdir. Bu üçgenin kenarlarının birbirlerine göre oranı 3:4:5'dir.

Büyük piramidin tepesi Kuzey kutbunu, çevresi ekvatorun uzunluğunu temsil eder. Ve iki uzunluk aynı mikyasa uygunluk gösterir.

Gizde'den geçen boylam, dünyanın denizleriyle anakaralarını iki eşit parçaya böler. Bu boylam ayrıca, kara üstünden geçen en uzun kuzey-güney yönlü boylam olup, bütün yer kürenin uzunluğuna ölçümünde doğal sıfır noktasını oluşturur.

Piramidin yüksekliğiyle, çevresi arasındaki oran, bir dairenin yarı çapıyla çevresi arasındaki oranın dengidir. Dört kenarlar dünyanın en büyük ve çarpıcı üçgenleridir.

Giza'da sadece bu piramitler bulunmaz. Sırf Mısır'da yüzlerce irili ufaklı piramitler mevcuttur ama bu Giza piramitlerini öbürlerinden ayıran farkların başında içlerinde yazı bulunmaması ve nasıl yapıldıklarının hala çözüme ulaşmamasıdır.

Piramitler yalnızca Mısıra özgü de değildir.Güney Amerika kökenli Maya ve Azteklerde piramitler yapmışlardır. Piramitlerin gökyüzünü incelemek amaçlı yapıldığı da zannedilmektedir



KEOPS (Khufu, Great Pyramid)




Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser, Mısır'daki Keops Piramididir.

Keops Piramidinin yüksekliği 138 metredir. Tepeden 10 metre kadar aşınmıştır. Bazıları 10-15 ton ağırlığında olan 2.300.000 adet blok taşın üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur. Bir kenarı 227 metre olan dörtgen tabanı 50.524 metrekarelik bir alanı kaplar. Piramidin iç ortasında, tepeden 100 metre kadar aşağıda ve tabandan 40 metre kadar yukarıda firavunun odası vardır. Firavunun mumyası, hazinesi ve özel eşyası bu odaya konmuştur. Oda 10,5 metre uzunlukta, 5 metre genişlikte ve 6 metre yüksekliktedir. Buraya 50 metrelik bir dehlizden girilir. Biri kraliçeye ait olan iki oda daha vardır.

Tarihçi Herodot'a göre, ağır granit blokları, piramidin üst bölümlerine çıkarmak için 925 metre boyunda, 19 metre genişlikte bir rampa yapılmıştır. Sadece bu rampanın yapılması bile 10 yıl sürmüştür. Bu muazzam mezar, üç ayda bir toplanan 100.000 esirin çalışmasıyla 30 yılda tamamlanmıştır. Daha sonra da Keops'un ve eşinin mumyalanmış cesetleri bu mezara yerleştirilmiştir.

Büyük Piramidin tabanının yüzeyi, anıtın yarısının iki katına bölündüğünde pi=3,14 sayısı elde edilir.

Büyük Piramidin dört yüzeyinin toplam yüzölçümü, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.

Büyük Piramit, dört ana yöne göre düzenlenerek inşa edilmiştir.

Piramit dev bir güneş saatidir. Ekim ortasıyla Mart başı arasında düşürdüğü gölgeler mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterirler. Piramidi çeviren tas levhaların uzunluğu bir günün gölge uzunluğuna eşittir. Bu gölgelerin tas levhalar üstünde gözlenmesiyle günün 0,2419 bölümünde yılın uzunluğu yanlışsız olarak saptanabiliyordu.

Büyük Piramit'le dünyanın merkezi arasındaki uzaklık,Kuzey kutbuyla arasındaki uzaklığa eşittir ve kuzey kutbuyla dünyanın merkezi arasındaki uzaklığa eşittir.



KEFREN (Khafre, Chephren)




Kefren Piramidi ya da Kafre Piramidi, Mısır'ın başkenti Kahire'de, Gize bölgesinde yer alan bir piramit.

Piramidin boyu 143.5 metre, eğimi 53.2 derecedir. Firavun Kefren’in oğlu Mikerinos’un yaptırdığı sanılmaktadır. En önemli özelliği piramidin en üst bölümündeki koruyucu kaplamalarının bozulmadan günümüze kadar gelmesidir.

Kefren piramidi 2. piramit olarak anılır. keops piramidi'nden sonra yapılmıştır. kefren piramidi, Keops'tan çok daha tevazulu olarak dizayn edilmiştir. Kefren piramidi orijinal olarak 3 metre daha kısa ve 14.6 metre daha sınırlıdır. Piramitte ki 4,880,000 tonluk tüm taşların genişliği tahmin edilmiştir. Çünkü platodaki en yüksek binadır. Keops piramidi'nden çok daha uzundur.

Piramitte kitabeler bulunamamıştır, odada bir lahit vardır. Piramidin 2 girişi vardır ve piramidin içine doğru rehberlik ederler. En üstteki giriş yerden 15 metre yukarıdadir; şimdiki giriş olarak kullanılmaktadır. Bir geçit yol gösterir. bu geçit yolu odaya 250 derecelik açıyla inmektedir. Duvarlara kırmızı granitle çizgiler çizilmiştir. Bu odanın içi çok geniştir. ölçüleri 14,2 x 5 x 6,9 metredir. Odanın çatısı keopsun odalari düzenindedir. En alttaki koridor direkt olarak en üstteki koridorun altındadır. Alttaki geçit bir defin odasina çıkar ve görünüşte bitmemiştir.

Taş yatağı piramidin altındadır, geçit yolu bu odanın altındadır. Kefren Piramidi'nin ölüleri beklettigi yer, piramidin doğusundadır ve keops;unkinden en iyi şekilde hazırlanmıştır ve vadi tapınağı'na bağlanmıştır. Kireçtaşıyla iyi bir şekilde gizlenmiştir. Kefren Piramidi'nin tapınağı da daha fazla incelikle hazırlanmıştır; fakat heykeller ve diğer bileşenler çalınmıştır. evleri, avlusu, geniş koridoru, bazı parçaları hala ayakta durmaktadır. Tapınağın da 2 girişi vardir; doğu yüzü büyük sütunlarla bir koridora girer. Kefren'in 23 heykeli bu koridorda bulunur. Odalar holün kuzey tarafında bulunur. Şu anda ziyaretçilere kapalıdır.



MİKERİNOS (Mykerinus, Menkaures)




Mikerinos Piramidi, Gize Piramitlerinin en küçüğüdür. Piramit, Mikerinos öldükten sonra oğlu Shepseskaf tarafından bitirtilmiştir. Piramit 66,5 m yüksekliğindedir. Mikerinos'un, Kefren Piramidi ve Keops Piramidinden diğer bir farkı, defin odasının aşağı oda olmasıdır.

Mikerinos (ya da Menkaura - ya da Latince: Mycerinus) Mısır'ın dördüncü hanedanı döneminde (M.Ö. 2620 - M.Ö. 2480) bir firavun idi. 3. ve Giza'nın en küçük piramidi de O'nun döneminde yapıldı. Başlıca kraliçesi Khamerernebty II idi.

Bazı yazarlar dönemini; M.Ö. 2532 - M.Ö 2505 olduğunu önerirler; çünkü öldüğü dönemde heykellerinin bitmemiş olduğunu varsayırlar. İsminin manası; "Ra'nın ruhları sonsuzdur" idi; Mikerinos'dan önceki firavun Khafra idi.

SÜMERLER

Sümerler, M.Ö. 3500 - M.Ö. 2000 yılları arasında Mezopotamya'da yaşamış halktır.

Mezopotamya'da ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini Sümerler atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de ilk kez Mezopotamya'da Sümerlerde ortaya çıkmıştır. Genel kanı Sümerlerin çağdaşı olan halklarla yakın etkileşimi sonucu benzerliklerin olduğu yönündedir. Yani belirli bir halk ile bilimsel bir akrabalık henüz kanıtlanamamıştır.

Birbirinden bağımsız site denilen şehir devletleri halinde yaşadılar. En önemli şehirleri; Ur, Uruk, Kiş, Lagaş ve Nippur'dur. Bu şehir devletleri Ensi veya Patesi denilen rahip-krallar tarafından yönetiliyordu. Bütün mezopotamya ülkesine hakim olan krala ise "Lugal-kalma" denir. Krallar başkomutan, başyargıç ve başrahip yetkilerine sahiptirler.

Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin tapınaklarına Ziggurat denirdi. Zigguratlar yedi katlı olup toplam üç ana bölümden oluşur. İlk katlar erzak deposu,orta katlar okul ve tapınak,son katlar ise rasathane olarak kullanılmıştır. Yazının icadı serüveni bu tapınaklara dayanır. Mezopotamya'da evler ve tapınaklar taş az olduğundan kerpiç ve tuğladan yapılmıştır. Hem bu özelliğinden hem de sık sık istilalara uğradığından bu yapılar günümüze kadar ulaşmamıştır.

Mezopotamya'da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atan Sümerlerdir. Gerek yazı, dil, tıp, astronomi, matematik gerekse din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a ilk kez Sümerlerde rastlanır. Sümer döneminde 21'i büyük olan yaklaşık 35 büyük şehir ve kasaba vardı. Bunlara örnek vermek gerekirse Kiş, Nippur, Zabalam, Umma, Lagaş, Eridu, Uruk ve Ur zikredilebilir.

Bu dönemde her kent genellikle surlarla çevriliydi. Her kentte en az bir tapınak bulunurdu. Sümerlerde tarihin belki de ilk kral listeleri ile karşılaşılır. Fakat bu listeler genellikle tarihsel gerçeklerin ötesinde mitolojik unsurlara da sahiptirler. Örneğin kral listesine göre Tufan'dan önce Sümerlerin yaşadığı bölgede efsanevi sekiz yönetici (ve dolayısıyla kent) mevcuttu. Kral listesine göre Tufan'dan sonraki ilk Sümer hanedanları Kiş, Uruk ve Ur'dur. Ünlü Gılgamış destanının kahramanı Gılgamış kral listesine göre Uruk Hanedanı'nın krallarındandır.

Lagaş'ta iktidara gelen Ur-Nanşe yaptırdığı inşaatlarla öne çıkmıştır. Urukagina da ilk yazılı reformları sayesinde tanınmıştır. Erken dönemlerde Sümerlerin ana tanrısı An'dır, fakat daha sonraki dönemlerde bu tanrı yerine Enlil Sümerlerin baş tanrısı konumuna yükselir. Enlil'in Nippur'da Ekur adında bir tapınağı vardır. Bu nedenle Nippur Sümerlerin dini başkenti sayılırdı ve burada tapınak yaptırmak veya bu tip inşaatlarda çalışmak, hizmetli olmak önemli sayılırdı.
MÖ 2400-2350 yıllarında Sümerler düşüşe geçerken, Akkadlar yükselişe geçmiştir.

Sümerler,doğudan gelen Elâmlılar tarafından M.Ö 2000 yılında yıkılmıştır.




60 rakamına dayanan seksajismal sayı sistemini kullanan Sümerler'in "sos" dedikleri bu 60'lık birim bütün zaman ve mekan hesaplarında kullanılmaktaydı ve onları bir uyum içersinde birbirine bağlıyordu.


Ayı 30, yılı 360 gün olarak hesapladılar.
Gece ve gündüzü 12'şer saate böldüler.
Bir yılı 12 ay olarak hesapladılar.
Ay ve Güneş tutulmasını hesapladılar.
Aritmetik ve geometrinin temellerini attılar.
Çarpma ve bölme cetvellerini buldular.
Daireyi 360 dereceye böldüler.


Biz halen Sümerlerin geliştirdiği bu matematiksel hesaplamaları kullanıyoruz!




MARDUK 2012

MAYALAR

Mayalar, M.Ö 300 - M.S 1500 yılları arasında hüküm süren Güney Amerika (Guatemala, Kolombiya, Honduras ve Meksika) medeniyetidir.

M.Ö 600 dolaylarında yükselişe geçtiler ve Milat'tan kent devletlerinin çoğunun siyasi kargaşalar sonucunda çöktüğü MS 900'e dek, günümüzde Orta Amerika ve Meksika sınırları içinde kalan geniş bir alana hükmettiler.

M.S. 600 - 800 yılları arasındaki Post-Klasik dönem ve sonraki birkaç yüzyıl dünyadaki en önemli sanat eserlerinden bazılarını üretmişlerdir. Fakat hala tam olarak anlaşılamayan bazı sebeplerden dolayı, Maya Uygarlığı çökmüş ve kabile, kentlerini terk etmek zorunda kalmıştır.

Bilimsel ve dini literatürleri ve bilgileri son derece ileri, askeri ve dini liderler olan Kral tarafından yönetiliyorlardı. Yöneticilerin ve çevrelerindeki asillerin altında göreli olarak daha küçük bir uzman zanaatkar grubu bulunmaktaydı. Bunlardan sonra da kalabalık bir sıradan çiftçiler grubu geliyordu. Yaşamsal gereçler haricinde pek fazla kişisel mala sahip değillerdi.

Mısır ve diğer mahsulleri yetiştirmek için basit tarım araçları kullanırlar, bununla beraber toprağın verimliliğini sağlamak amacıyla, tuhaf ve acı verici majik ayinler düzenlenmesi gerektiğine inanırlardı. Bu majik nitelikli ayinler, doğayla barış yapmak adına harikulade süslü ve gösterişli giysileriyle rahipler ve kabile liderleri tarafından yürütülürdü. Maya kabilesi hiyerarşik bir toplumdu. Kanun adamları da köylüler de yerlerini bilirlerdi.

Mayalar'ın ve onların devamı niteliğinde olan Aztek ve İnka'lar çok üstün seviyeli dinsel bilgilere sahiptiler. Tek tanrı inancındaki eski Mu Güneş Dinine bağlı bir topluluktular. Bugün, genellikle Meksika ve Guatemala’da yaşayan yaklaşık 2 milyon Maya Yerlisi vardır. Çoğu çiftçidir. Hemen hepsi Katolik olmakla birlikte, inançları geleneksel Maya dininden çok etkilenmiştir; yağmur ve bereket için putperest ayinler düzenlerler.

Mayalar'a göre yeryüzünde meydana gelen en önemli değişimlerden biri de eksen açısıyla ilgiliydi. Günümüz bilimsel bulguları Mayalar'ın bu bilgisiyle tam anlamıyla örtüşmüş durumdadır.

Maya yılı her biri 20 günlük 18 aydan oluşuyordu. Ayrıca haab adı verilen 5 ekstra gün daha vardı. 360 günlük periyoda tun deniyordu ve bu periyot, takvimin temelini oluştururdu.

Mayaların 584 gün olarak buldukları Venüs yılı, bugünkü hesaplara göre 583.92 gündür

Mayalar özellikle astronomi, mimarlık, matematik, heykel ve hiyeroglif yazı gibi birçok alanda ilerlemişlerdi. Çok karmaşık bir takvim sistemleri vardı. El sanatlarında da ileriydiler, Bir çeşit güneş dinine inanırlardı. Bu din, insan kurban etmek gibi dünya tarihindeki en vahşi uygulamaları barındırıyordu. Çok başarılı takvim hesaplamaları, piramitleri, altın işlemedeki başarıları inceleyenleri hayrete düşürmüştür. Nasıl yok oldukları dahil olmak üzere, pek çok gizem barındırılar.


800 yılı civarında Güney Maya Uygarlığı aniden çöküverdi. Bölgenin büyük tören merkezleri terk edildi, çok geniş bir alan bir daha asla dönülmemek üzere boşaltıldı. 25.000 ile 80.000 nüfuslu (tahminler farklıdır) bir kent olan Tikal bu rakamın üçte birine düştü. Sağ kalanlar büyük piramitlerin ve sarayların yıkıntıları arasına sığınıp eski yaşantılarının hiç olmazsa bir derece benzerini sürdürmeye çalıştılar. Ancak aradan birkaç kuşak geçince bunlar da gittiler.

Araştırmacılar Maya uygarlığının çöküşü konusunda çok uzun zamandır kafa yormakta ve bunu ekolojik değişim, toplumsal karışıklık, siyasal devrim ve savaş gibi nedenlere bağlamaya çalışmaktadırlar. Son zamanların palaeoklimatik bulgular, baş nedenlerden birinin kuraklık olduğunu ortaya çıkarmışsa da, bu geçmişin en büyük muammalarından biri olarak kalmakta devam etmektedir.

Maya çöküşünü araştırmış olan herkes bunun ekolojik, siyasal ve toplumsal unsurların birleşiminden kaynaklandığını kabul etmektedir. 800 yılına gelindiğinde güney ovalarının nüfus sıklığı kilometre kare başına 200 kişi gibi öyle bir rakama erişmişti ki, aç çiftçilerin gidebilecekleri boş arazi kalmamıştı. Çöküş geldiğinde Maya tarımsal üretimi artık sınırlarına varmış, insanları kuraklıktan ağır zarar görecek bir halde bırakmıştı. Yeni bir kuramlar kuşağı, suçu kısa vadeli iklim değişikliğine bağlamaktadır.



2012 son mu başlangıç mı?

Mayalar 2012 için 'zamanların sonu' diyor. Ancak bu yok oluş anlamında değil fiziksel bir değişim. İnsanoğlu dört kez geriledi ve artık değişim zamanı. Mayalar'a göre; 2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak.

Maya Kehanetleri'ne göre 22 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemli. Çünkü bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak. Büyük bir tufanla gelecek olan bu yeni çağın ipuçlarını ise bilim adamlarına göre iklimsel değişimler sayesinde şimdiden gözlemleyebiliyoruz. "Beşinci kutupsal kayma" olarak adlandırılan bu değişimde daha önceki değişimlerde olduğu gibi yine kutupların manyetik alanının değişmesiyle meydana geleceğini söyleyen bilimadamları, dünyadaki iklimlerin değişimini de buna bağlıyor. "Kutuplar yer veya açı değiştirdiğinde kutuplarda buzlar eriyor. Kaldı ki, küresel ısınma sonucu şu anda Kuzey Kutbu'ndaki buzullar zaten erimeye başlamış durumda. Mayalar'a göre de daha önce yaşanan dört çağda tıpkı bu şekilde sona erdi" deniliyor.

Peki tüm bu bilgiler bilimsel olarak ortaya konup kanıtlandı mı?

Dünyanın en az dört kez kutupsal kayma (kuzey ve güney kutbu) yaşadığı bilimsel verilerle kanıtlandı. En son Discovery kanalında dünyanın manyetik alanının belirli periyotlarla nasıl değiştiğini bilimsel çevreler açıkladı. Hatta bilgisayar ekranındaki üç boyutlu animasyonlarla gösterimi yapıldı. Şu anda dünyanın manyetik alanında muazzam bir değişim var. Bunun da en büyük nedeni güneşte meydana gelen değişimler. İlginç olan Mayalar bunu biliyordu. Konunun bir diğer yanı da Mayalar'ın bununla da yetinmeyip, gelecekte tüm insanlığı etkileyecek trajediyi bizlere şifreli bir şekilde duyurmuş olmalarıdır. Bu şifreye göre dünya için 2012 yılı çok önemli.

Yani bu görüşe göre 2012 yılında dünya yok mu olacak?

Mayalar 2012 için 'zamanların sonu' diyor. Fakat bu dünyanın top yekun yok oluşu değil, bir fiziksel değişim. Daha önce yaşanan sanki tufan gibi düşünebiliriz. Bu fiziksel değişimlerle birlikte ruhsal değişimler de birbirleriyle orantılı devam ediyor. Her bir büyük fiziksel değişimlerle birlikte insanlık ruhsal değişimde yaşıyor. Şu ana kadar insanlar aşağıya inişi yaşadı. Birincisinde biraz daha kabalaştı, ikincisinde biraz daha, üçüncüsünde biraz daha... Dördüncünün sonunda tam anlamıyla bir dip yaptı. Bu yüzden 2012'yi Mayalar insanlığın yeniden yukarı çıkışın yaşanacağı bir çağ olarak tanımlıyor. Hatta çeşitli dinler bundan Altın Çağ, vaat edilen cennet veya Nirvana gibi bahseder. 2012'nin önemi burada. Aşağıya inen insanlık tekrar yukarı çıkacaktır. Bunun da ilk basamağı 2012'dir diyor Mayalar.


2012 yılında başlayacak olan bu yukarıya doğru çıkış ne kadar zamanda tamamlanacak?

Bildiğimiz kadarıyla bu yukarı çıkış süreci başladı. Belki 2012 bir final olabilir. Bu bir süreç. Ancak tufanla kıyameti birbirine karıştırmamak lazım. Kıyamet ruhsal bir değişim, tufan ise fiziksel bir değişim demektir. Kıyamet hem tasavvufi hem de ezoterik (gizli öğreticilik) anlamda ayağa kalmak ve uyanmak demektir. Bu uyanıştan kastedilen ruhsal aydınlanmadır. Böylelikle dinsel metinlerin içindeki sembollerin anlamları da çözülebilecek ve dinsel metinlerde gizlenen gerçeklerle herkes yüz yüze gelebilecektir.


İKİ YILLIK HATA PAYI...


22 Aralık 2012 tarihi konusunda hiç şüphe yok mu?

Mayalar'ın yakın geleceğimize ilişkin kehanetleri tüm ezoterik bilgilerle örtüşmektedir. Bu nedenle FİLM GERÇEK Mİ OLACAK? Felaketi anlatan The Day After Tomorrow (Yarından Sonra) filmi gösterime girdiği günden beri çok konuşuluyor. Son zamanlardaki belirtiler de ‘acaba mı’ dedirtiyor.verilen tarihin önemi çok büyüktür. Ancak bu tarihlemede iki yıllık bir hata payı bulunabileceği de gözardı edilmemelidir. Bunun sebebi Maya Takvimi'nin bizim kullandığımız Gregoryen Takvimi'ne çevrilişinde MÖ 1'den MS 1'e geçilmiş olmasıdır. Aradaki 0 atlanmıştır. Yaptığı araştırmada Astrofizikçi Cotterel de bu konuya dikkatleri çekmiştir.

Bugüne kadar Mayalar'ın hangi kehanetleri yerini buldu?

Şu anda bilimsel olarak ispat edilen dünyanın dört kez kutup değişimi geçirdiği. Bugün bu durum ispatlanmış durumda. Günümüz insanları bunu yeni keşfetse de, Mayalar bunun farkındaydılar. Bu bile başlı başına önemli bir şey.

Mayalar'la ilgili tüm bu bilgilere nasıl ulaşıldı?

Bütün bunlar dünyaca ünlü astro fizikçi Coterelli'nin bilgilerini bir BBC muhabiri Adrian Gilbert'in derlemesi sonucunda dünya kamuoyuna duyurdu. En önemli buluş da eski Maya kenti Palanque'deki Yazıt Tapınağı'nda buldukları mezar taşının kapağındaki şifreyi çözmeleriyle oldu.

Şifre nasıl çözüldü?

Simetriyle ilgili bilgileri çözerek çok önemli sonuçlara ulaştılar. Kapağın üzerindeki şerit motiflerini simetrik bir şekilde yan yana getirdiklerinde ortaya Jaguar ve bunun üzerinde de bir Yarasa sembolünün ortaya çıktığını gördüler. Mayalar'ın sakladıkları bu sembollerin bir anda belirmesi Cotterel'i şaşkına çevirmişti. Çünkü Mayalar'ın mitolojik yazıtlarında Jaguar beşinci yani bizim çağımızı, yarasa ise ölümü sembolize etmekteydi!... Kapağın üzerinde açık bir şekilde görülen "Güneş Haçı"nın üzerindeki ilikler ise Güneş'in manyetik iliklerini temsil etmekteydi. Bu da Mayalar'ın gizli mesajıydı. Yaşanacak trajedinin sebebi Güneş'te meydana gelecek olan manyetik değişimlerdir!..